27 Ekim 2011 Perşembe

köpük boya ama amonyaksız

Schwarzkopf köpük boya

Kuaföre gitmeye benim gibi üşenen herkes için hazırlanmış şampuan gibi kullanılan 45 dakikada kolayca boyanan "kokusu" güzel baş ağrıtmayan süper ve yenilikçi ürün...

Koleston ve Lorealden farkı ise amonyaksız olması... Doğal boya denilen şaçı yıpratmayan ekstra bir parlaklık veren yeni kullanım ürünlerimiz...

benim saçım açık renk olduğundan renk tutmama sorunu yaşamadım açıkçası... Karamel çikolata rengini almıştım... ilk boyama esnansında nefis bir renk oluştu... İşte bu süper olacak derken sanırım amonyaksız olduğu için yıkarken bütün boyanın ve saç rengi hayallerinizin suyla beraber akıp gittiğini görüyorsunuz :) koleston ve Loreal de olan kahverengi aldım ama saçım siyah oldu krizini yaşamasamda saçlarımın uçlarındaki çok açılmış sarı kısımları kapatmadı :(

sanırım en fazla 28 yıkama dayanabiliyormuş.. Ancak saçlar parlak ve bakımlı gözüküyor...

İçinden çıkan bakım maskesi ise tek kelime ile müthiş... Saçları yumuşacık kaplıyor.. ve kremlerden daha iyi bir sonuç veriyor...

tavsiye edermiyim sorusunun cevabına gelince saçınızın doğal renginie uygun bir renk seçerseniz en fazla 2 ton koyulaştırıyor... Eğer gölge veya röfle varsa onlarda çok kapanmıyor:) saçımdan sıkıldım azcıcık değişiklik olsun bir de çok uğraşmıyım diyorsanız kullanın ...





26 Ekim 2011 Çarşamba

Van Depremi.... geç kalmış bir yazı -2



İşte şehitlerin acısının üstüne acı ekleyen Türkiye'nin üstüne kara bulut gibi çöken deprem!!!
7,2 !!!


Deprem haberini ilk aldığımda Allah'ım yardım et dedim... Bu acı büyük... Bu Allah'tan... Ama Allah'ın kurduğu bu mükkemmel düzenin üstüne yapılan çürük binalar kuldan...


Habertürk spikerinin gafına hiç bir şey demiyorum... Aklı o kadarmış onlar çıkmış ağzından...


Açıkçası Müge Anlı'nın da yanlış anlaşıldığını düşünüyorum... :)) Bu bir çelişki değil...Onun isyanı hangimizin beyninde çınlamadı ki... Orada yaşayan insanlara depreme maruz kalan kişilere insanlarımıza değildi ki...


Depremde enkaz kaldırmak için İnşaatlarda kullanılan makineler arandı... Sonra öğrenildiki malum terör örgütü bunları yakmış!!! Hani kendi soyundan gelen insanlar içindi bu savaş!!! Sen onların yaşam alanını zorlaştırdın!!! Ben Müge Anlı'nında bunu dediğine inanmak istiyorum... Çünkü onun söylediği sözler bir gaf ani bir düşünce değil bilinçli söylenmiş sözlerdi...Bunun aksini söylemek nasıl mümkün olabilir ki...


30 tane öğretmen var orda .. yaşları 23 ile 26 arasında değişen....
Yıkılan yurt var... içindekiler daha çocuk!!!
yeni doğmuş bebekler var...
daha bebeğine doyamayan anne babalar...
yunus var... Depremden değil eve geç kalmaktan korkan... Ve hayata geç bile kalamayacak olan... hayatı biten...


İnsan başkasının acısından beslenmez... Ki başkası dediğimiz kim... bizim yan komşumuz mu? arkadaşımız mı? 99 depreminde ölenler de soy sop araştırmasımı yapıldı ? Biz her milletten her etnikten kardeşçe yaşadığımız müslüman topraklar... Mevlana'nın toprakları... eğer böyle bir "ırkçılık" yapıyorsak üstelik böyle bir acının üstüne yazıklar olsun bize...

Şehitlerimiz... geç kalmış bir yazı...





Günlerdir habelerdeki acıdan başka birşey yok sanki hayatımda...

İlk önce alınan 24 şehit haberi... Sonra 26 daha sonra 80 diye duyurulan... Şehit haberlerinin nerde olduğu öğrenildiğinde içinize saplanılan acı... Merak ... Acaba "o" iyimidir diye içinizi yakan suçlulukla dolu bir istek !!! Saatlerce haber alamamak ve yaşadığını öğrenince Allah'ım şükürler olsun " demek ve kalbinizi daha da sıkan bir vicdan...

öyle bir vicdan ki sizin canınızdan birinin yaşadığına ve başka birinin öldüğüne şükrediyorsunuz... Nasıl büyük bir yıkım bu... Başka bir gencecik fidan hayalleri olan daha hayatın başında sevdası içinde 24 çocuk asker!!! Bu terör denilen katliam bizi nelere şükreder hale getirdi böyle...

Sonra çıkan asparagas haberler... içimizde olan acaba mı sesleri...
- Şehit sayısı saklanıyor
- Şehit sayısı 50 üstünde olsa hükümet düşermiş o yüzden açıklanmıyor
- Bu saldırıyı biliyormış müdahele olmamış

Bu kadar can yanınca insan mantıklı düşünemiyor en başta... Ben dürüst konuşmam gerekirse Van depremine kadar hep aynı acıyı içimde hissettim... O kadar genç yaşta ne için ölünüyor dedim.. vatan için mi? hayır asla ve asla... Vatan için değil siyaset ve dış politika yüzünden ... isyan ettim... Asparagas tüm haberlere inandım...

Sonra durdum ve düşünmeye başladım... Şehit sayısı açıklanmıyorsa bu şehit aileleri yıkıyor olmalıydı ortalığı....Anayasada böyle bir madde olmadığı gibi 1 şehitle 50 şehit arasındaki tek fark daha fazla annenin daha fazla sevdalının daha fazla babanın kardeşin canının yanmasıdır. 49 olduğunda düşmeyen bir hükümet 50 olduğunda mı düşecektir!!! Ve bu saldırı bilinseydi ölüme uykuda yakalanan o minik mehmetçikler uykusuz ve dimdik ayakta ölmeyi tercih ederlerdi...Dimdik... Ama bu pusuydu!!! Adilikti... Korkaklıktı...

"Kürtlerin yaşam hakkı" için diye başalayan ve türkü kürdü çerkezi lazı ermenisi rumu olan askeri ve sivil kişilerin "yaşamak hakkını" elinden alan bu siyasi oyun artık bitsin!!!

Bu ülkede yaşayan herkes birbirine dosttur arkadaştır yoldaştır ...



Denedim Biliyorum

İkigün önce acayip derecede saç rengi değiştirme krizim tuttuğu için ve bunun için internette araştırma krizine girmişken bir site keşfettim ...

Bende önce sanırım herkes keşfetmiş ama bana ilginç geldi... Reklam dünyası sen nelere kadirsin :)

http://www.denedimbiliyorum.com/

Site yeni çıkan ürünlerin denemeleri yapılıyor ve bunun için size örnekler gönderiliyor... Siz de deneyip blog sayfanıza yazınızı ekliyorsunuz yada orada görüşlerinizi paylaşıyorsunuz...

Gerçekten güzel fikir bir ara kapı kapı dolaşıp ürün pazarlamalar vardı... Anketler genellikle daha kullanılmadan cevaplanırdı.. Bu daha dürüst geldi... Blog benim doğrusunu eğrisini yazarım :)))

üye olmak isteyenlere

Referans kodunuz: a14b9

13 Ekim 2011 Perşembe

Salı sallanır
çarşambayı sel alır da

bu perşembeye ne oluyordu ?

bugün hava da karanlık değil ama
benim ruhum karardı sanırım
offff :((

10 Ekim 2011 Pazartesi

Bir Tutam Cennet ....



işinde iyi çılgınca ve umursamaz bir hayat yaşıyan marley günün birinde ciddi derecede umursayacağı bir gerçekle yüzyüze gelir..

kolon kanseri...


Evet konu bu ... belkide son zamanlarda izlediğimiz çoğu filmde bu var... Birine aşık olursun ve tak !!! Amansız bir hastalık kapında... İncir Reçeli-kasımda Aşk başkadır vs. vs. vs...İncir Reçeli sevenler bu filmide seveceklerdir. Film hem komik hem çok güzel akıyor ve Kate Hudson'un güzelliğini de eklerseniz mükemmel bir iş diyebiliriz... Konunun tekrar etmiş olmasına bakmazsak duygular çok güzel verilmiş... Ölümü umursamayacağını zannetme, o şokla herkesten gizleme isteği, geçmişten kalan hesaplaşmalar. kızgınlık, korku, öfke ve aşk...İçinde bir masalsı "3 dilek" hakkı teması da mevcut... Ama ben zaten hayatımız da bazen bu dilek haklarını kullanıyoruz diye düşünürüm... Asıl itibariyle dram olması gereken filmin sonu da çok "dream" olarak bitmiş...

Sonsöz

Bu filmi izleyin...

Ölürken sizde Aşk mı dilerdiniz yoksa aşk dilek işi değil kendi rotasını çizer mi ?

Yepyeni bir hafta

Bugün yepyeni bir hafta hüzünlü bir sonbahar sabahıyla başladı...

Yağan yağmurun tüm sıkıntıları unuttursun ve güzel geçsin İnşallah...

Bu arada hafta sonu mükemmel filmler izledim:)

az sonra :)

7 Ekim 2011 Cuma

İyi tatiller :))

Ve bir mesai haftasının daha sonuna gelmiş bulunmaktayız...

Bu hafta izlediğim tüm filmlerin konusu yorumu yapılmış olup blogumuza eklenmiştir.

Ve hafta sonu başlasınnnnn

herkese bol süpirozlu muhteşemli dinlenceli ve eğlenmeli bir hafta sonu olsun....

Bugünün şarkısı :))

Sesi de kendisi de güzel insan :)))

Mehmet Günsur - AŞK Tesadüfleri Sever



Eylül Akşamı


Hiçbir neden yokken, ya da biz bilmezken
Tepemiz atmış ve konuşmuşuzdur
Onca neden varken ve tam sırası gelmişken
Hiçbirşey yapmamış ve susmuşuzdur
Aynı anda aynı sessiz geceye doğru
Içim sıkılıyor demişizdir
Aynı sabaha uyanırken kimbilir
Aynı düşü görmüşüzdür

Olamaz mı ? Olabilir
Onca yıl, sen burada
Onca yıl, ben burada
Yollarımız hiç kesişmemiş
Şu eylül akşamı dışında


Belki benim kağıt param
Bir şekilde, döne dolaşa
Senin cebine girmiştir
Belki aynı posta kutusuna
Değişik zamanlarda da olsa

Birkaç mektup atmışızdır
Ayın karpuz dilimi gibi batışını
Izlemişizdir deniz kıyısında
Aynı köşeye oturmuşuzdur Köhne’de
Belki de birkaç gün arayla


Olamaz mı ? Olabilir
Onca yıl, sen burada
Onca yıl, ben burada
Yollarımız hiç kesişmemiş
Şu eylül akşamı dışında




Bostancı dolmuş kuyruğunda
Sen başta ben en sonda
Oylece beklemişizdir
Sabah 7:30 vapuruna
Sen koşa koşa yetişirken
Ben yürüdüğümden geç kalmışımdır
Aynı anda başka insanlara
Seni seviyorum demişizdir
Mutlak güven duygusuyla başımızı
Başka omuzlara dayamışızdır

 
Olamaz mı? Olabilir
Onca yıl, sen burada
Onca yıl, ben burada
Yollarımız hiç kesişmemiş
Şu eylül akşamı dışında


Çifte Düğün



Birbiriyle anlaşamayan ikiz kardeşlerin anneannelerinin 17 Aralık 'ta düğünü vardır. Düğüne bir çift olarak katılabilmelerinin tek bir yolu vardır oda bir sevgili... Ciddi bir ilişki...

Bu konuyla başlayan kızların ikiz olması sebeiyle yaşanan tesadüfler sonucunda da aynı adama aşık olan kardeşlerin düştüğü durumlar söz konusu filmde

romantik komedi tarzında ki film yer yer monoton bazen eğlenceli ama vasatın ötesine geçemiyor ki romantik komedi filmlerine bayılan ben bile zaman zaman sıkıldım diyebilirim.


Sonsöz

Daha önceden almış bir kenara koymuşsanız ve e vaktim de var ne yapsam diyorsanız izleyin :)

Cınderella Pact (Sinderella dayanışması)



Sarah Strohmeyer’in çok satan romanından uyarlanan filmin başrolünde Without a Trace adlı diziyle ünlenen Poppy Montgomery var.


Nola (Poppy Montgomery), Deb (Audrey Wasilewski) ve Nancy (Chelah Horsdal) üç yakın arkadaştır, Üçü birlikte kilo vermek için köşe yazarı Belinda Apple’ın tavsiyelerini yerine getirmeye karar verir.


Bu karar Nola’yı, arkadaşlarını kaybetme riskiyle karşı  karşıya getirir. Zira Belinda Apple aslında Nola’nın ta kendisidir ve Nola’nın gizli kimliği artık tehlike altındadır...







Filmin başrolündeki yakışıklı için bile izlenecek bir film diyeceğim ama haksızlık olacak :)   Romantik komedi tarzını sevenler için ki ben bayılırım gerçekten çok keyifli bir zaman geçireceğinizin garantisini verebilirim... Kim masallardan hoşlanmaz ki :)
İş çıkışı yorgun argın eve gittiğimde; oldukça eğlenerek seyrettiğim ve iyi ki almışım dediğim filmlerden biriydi..

Biraz masalsı , biraz kilo vermeye özendirici:) biraz iş dünyasının gerçeklerini yüzünüze vurucu ve eveet doğru dediğiniz en önemlisi gülümsediğiniz bir film :)

Üstelik mutlu sonları seviyorsanız hiç kaçırmayın derim.


yakışıklıyımı merak ettiniz :))



Adam Kaufman


Bornova Bornava


Yönetmen :
İnan Temelkuran
 46. Altın Portakal Film Festivali'nde başta En İyi Film olmak üzere En İyi Erkek Oyuncu, Yardımcı Kadın Oyuncu, Kurgu ve SİYAD Jüri Özel Ödülü dallarında 5 ödül kazanmıştır.

Konusu

Film hayallerimizin iyice küçüldüğü, ruh sağlığımızı bozmadan yaşamanın zorlaştığı bir dönemde geçer. Sıradan hayatlar büyük umutlara dönüşmüştür.

“Ah bize de bir şans verilse” diye diye mahalle bakkalının önünde günlerini geçiren Salih ve Hakan abi-kardeş gibidirler. Askerden yeni dönen ve sakatlık yüzünden futbolculuk kariyeri başlamadan bitmiş olan Hakan vasıfsız ve işsizdir. Taksici olmayı bekler. Mahallenin psikopatı Salih abisi onu dinleyen ona kendince öğütler veren tek kişidir. İyi ve eğitimli bir aileden gelen Salih mahalledeki her türlü yasadışı işe bulaşır. Çevredeki herkes ondan korkar. Hakan’ın “hasta olduğu” ama konuşmaya cesaret edemediği liseli Özlem de buna dahildir.

Erotik fanteziler yazarak geçimini sağlayan felsefe doktora öğrencisi Murat Salih’in çocukluk arkadaşıdır. Hakan’a, Salih ve Özlem arasında geçen ve erotik fantezi olarak kullandığı bir olayı anlatır. Hakan, hayalkırıklığına uğramış ve kafası karışık olarak anlatılanların tamamını öğrenmek için Özlem’in evine doğru yola çıkar. Özlem ise Hakan’ı görünce ondan korkar. Ancak hiçbir şey anlatıldığı gibi değildir. Olaylar buradan sonra gelişir.
Bence ;

Sizi saran bir film...

Çok yüksek bütçeli acayip reklamların yapıldığı bir dünyada İnan temelkuran küçük bir bütçeyle varını yoğunu ve en önemlisi ruhunu ortaya koyarak çektiği içimizden bir film...

Yüksek oranda küfür içeriyor diye çok eleştiri alsa da mahalle delikanlılarının İngiliz asaletiyle konuşarak çekilse ne kadar gerçekçi olurdu diye düşündüren saçma eleştirilere kulak tıkaması gereken bir film...

Zaman zaman acaba ne enteresanlık olacak diye beklediğiniz aslında sakin ve durağan ama yine de ekranın karşından kalkamadığınız bol portakal ödüllü film...

Film de oyunculuklar da ayrı ayrı övgüye değer... Ama ben en çok Damla Sönmez'i beğendim...

Sonsöz

Alın nescafenizi ve zamanınız varsa izleyin

Kesinlikle festival tadında...

Aşk Tesadüfleri Sever...

 



















Doğumlarından itibaren çocukluk ve ilk gençlik yılları boyunca yolları Ankara’da kesişen, 2010 yılında İstanbul’da tanışan Özgür (Mehmet Günsür) ve Deniz’in (Belçim Bilgin) birbirlerine doğru ve engellerle dolu aşk macerasını anlatırken, bir yandan da geri dönüşlerle onların bugünlerini yaratan dönemlere uzanıyor.

Film, Türkiye’nin 70’li, 80’li, 90’lı ve 2000’li yıllarını ziyaret ederek, o yılların artık unutulmaya yüz tutmuş popüler kültür öğelerinden, müziklerinden, yaşam biçimlerinden ve alışkanlıklarından besleniyor. “Aşk Tesadüfleri Sever” pek çok gerçek hikayeden yola çıkılarak derlenmiş olaylar bütünüyle; İstanbul’dan Ankara’ya yaptığı nostaljik yolculuğun içinde izleyiciye doyurucu, duygusal, yıllarca akıllardan çıkmayacak bir aşk filmi vaad ediyor.


Bence film...

Evet işte ortalığı yıkan ama benim kötü geçmiş bir günün ardından sinema'ya gittiğimde bu film yerine "ya sonra" ya girdiğim filmdir:)) tam bir Mehmet Günsur hayranı olduğum halde çok ağlarsın çoookkk romanttiiikkk yorumları benim bu filme girmeme engel olmuştur...

Ama kesinlikle romantik bir film:))
Mehmet Günsur'da kesinlikle çok yakışıklı...
Ayrıca sesi de çok güzel :))

Film abartılı tesadüfler içermesi dışında gerçekten güzel bir romantik film aslında...
Onun dışında da herkes kaderini yaşar ötesi boş denecek bir film...

Ama çoook ağlarsın kısmına kesinlikle KATILMIYORUM

Öyle çok ağlamak yerine aşk güzel şey diyeceğiniz ve acaba biz de daha önce bir yerlerden birbirimiz tanımadan hiç geçtik mi diye düşüneceğiniz bir film...

Ama herşeyin ötesinde bende aşkın tesadüfleri sevdiğini ve aşkın en küçük dokunuşunun gününüzü mucizeye çevireceğini söyleyebilirim...

Sonsöz

İzlemediyseniz üzülmeyin
Ama vakit bulursanız izleyin

Aşık değilseniz aşık olun
Aşıksanız daha sıkı sarılın

İncir Reçeli





Konusu :


Metin 30’lu yaşlarında hayatını TV’lere skeç yazarak kazanan bir adamdır. Yazdığı senaryoları reddedilen bir gün gittiği barda, hayatını tümüyle değiştiren Duygu’yla tanışır. Duygu ve Metin bir masala başlarlar ama sonu başından belli bir masaldır bu…




Filmle ilgili...


Evet evet bu filmle ortalık yıkıldı ve ben seyretmek için çoook geç kaldım biliyorum :)) hatta film alırken fark ettim de daha Çınar Ağacı'nı da seyretmemişim :(


İncir Reçeli'ne dönersek ....
Artık herkes seyrettiği için bu masalsı filmdeki acı gerçek AIDS... HIV virüsü yani...
Ama benim gibi henüz seyretmeyen de varsa diye kim aıds kim değil filmin neresinde hiç bahsetmek istemiyorum.
çünkü filmin büyüsü bozulmasın ve mutlaka ama mutlaka izlensin...
Çok sade anlatımıyla insanı yormayan..içine alan...kahreden...canını acıtan bir film...


Sadece masası bir filmmi sadece aşk mı sadece romantizm mi diye soranlar için söylüyorum fazlasıyla gerçek...


Düşüncesizce yapılan bazı hareketlerin sonuçlarında neler olabileceğiyle ilgili... Tabiki aşkla da ilgili ama hayatın içinde aşk olmazsa da çekilmiyor zaten...


Sonsöz


Filmi halaaa izlemediyseniz mutlaka alın ve izleyin


Zaman yaratın vakit ayırın ve izleyin



Kolpaçino bomba

 
Konusu

Özgür(Şafak Sezer) zengin bir ailenin evladıdır. Ancak hayatından memnun değildir. Ne cimri babasından destek görmekte, ne de zengin kayınpederinden… Özgür’ün geçmişten gelen sevgilisi olan Şale (Özlem Hasgül) çıkaracağı albüm için maddi destek beklemektedir. Bu desteği bulamayınca Özgür’ü, gizlice çektiği bir şantaj kaseti ile tehdit eder. Kalbi kırık bir kadının ’kadınca’ intikamı gibi görünen bu durumun arkasında aslında çok büyük hesaplar vardır.

Özgür bu durumdan çıkabilmek için kolpaçı arkadaşları Sabri(Aydemir Akbaş) ve Tayfun’dan( Ali Çatalbaş) yardım ister. Kendisine çok güvenen bu ekip, Özgür’ü kurtarmaya çalışırken, kendilerini daha büyük belaların içinde bulurlar…



Filmle ilgili

Zaten zorunluluktan izlediğim bu film bana hiç tat vermedi açıkçası ... hayır son günlerde hep romatik dram gerçek hayattan filmler izlediğim için acaba ben komedi sevmiyormuyum diye de düşünmeye başladım.

Hoş Eyvah Eyvah'ın ikisinde de çok gülmüştüm.

Ama bu film benim için sonu hariç tam bir trajediydi.
Yani kim neresine gülüyor gerçekten bilmiyorum ama şafak Sezer'in şu içine şeytan kaçmış kızlı olan filmi daha iyiydi.:))

Ama çok güzel bir sona bağlamışlar ...:))

Sonsöz

Sadece absürd komedi seviyorsanız izleyin

72. KOĞUŞ

Uzun zamandır film izlememiştim ve bu açığı kapatmaya karar verdim :))
Sanırım bu sene dizi izlemek bana çok zevk vermiyor... Öyle çok fazla dizi seyreden biri değilim ... yani her kanaldaki diziye bakıyım aman bunu cdye çekiyim netten izliyim gibi hastalıklarım yok...
O yüzden bu sene sanırım çok dizi izlemeyi düşünmüyorum...
  Arada ona zap zup yapmaktansa bende oturup izlemediğim filmleri alıp seyretmeye karar verdim...
İzlemeye de Türk filmlerinden başladım ...

72. KOĞUŞ


Eşe dosta selam, inandığım doğruların adamı oldum, böyle yaşadım, karınca kararınca bu doğruların savaşını daha çok sanatımda yapmaya çalıştım, kursağıma hakkım olmayan bir tek kuruş dahi girmemiştir.”
Orhan Kemal (ölümünden üç ay önce yazdığı bir söz)


Büyük Usta Orhan Kemal'in ölümünden önce yazmış olduğu bu söz sanırım 72. koğuşta anlatmak istediği gurur, insanlık, doğruluk, yardımseverlik gibi insanca duyguların hepsini içeriyor...


Orhan Kemal 'in başyapıtlarından olan ( kanımca her kitabı ayrı bir başyapıttır) 72 Koğuş kısaca ;


insan onurunun düşebileceği en dipsiz kuyunun hikâyesidir.
Tüm yapıtlarında her şeye rağmen insana olan inancını ve sevgisini korumuş olan Orhan Kemal; okurlarına, bu derin çukura yuvarlanmış olan insanların, en yakınını bile üç kuruşa vurabilecek kadar alçalmış olanların dünyasını bir koğuşun karanlığında bile direnişin sesini duyuruyor.
Alçalışın bile yok edemeyeceği insanlık onurunu dile getiriyor.


Film'in konusuna gelince

İkinci Dünya Savaşı Yıllarında 72. Koğuş 'taki  mahkumlar aracılığıyla gurur'u ve insan olmayı anlatıyor...

Film Rize'li biraz safça olan reis'e annesinden 150 TL gelmesiyle başlıyor.

150 TL. 1940 'lı yıllarda çok büyük bir para... Reis bu parayla ilk önce açlık karşısında zor durumda olan koğuş arkadaşlarına yemek yaptırıyor. Daha sonra bir döşek ve giysi alıyor. Bu sırada Konya Hapishanesinden "Fatma" sevk ediliyor ve Reis Fatma 'yı görür görmez aşık oluyor.

Reis'in parasında gözü olan Gardiyan Bobi bir tuzak kuruyor ve hiçbirşeyden haberi olmayan Fatma'nın ağzından mektuplar yazmaya başlıyor.


Oyunculuk;

Filmde bireysel olarak çok iyi kötüyü oynayan bir Civan Canova var ama oda kısıtlı yani genel olarak filmde öne çıkan şey sahneler... Açlık peşindeki insanların sahnesi... Karda çırılçıplak yıkama sahnesi...Burda da sanırım Yönetmeni tebrik etmek gerekiyor.

O yılları kenarının ucundan anlatan  fazla da gişe yapamamış br film.. Vasat değil ama süper de diyemem...

Bu film'in Kadir İnanır'lı 1987 yapımı Erdoğan Tokatlı imzalı ilk versiyonunu görme isteğini  içimde canlandırdı. Çünkü eski Türk filmlerini 40 defa tekrar tekrar izleyen ben nedense bu filmi hatırlamıyorum.

Son Söz

Gülmek istiyorsanız izlemeyin
Halinizden sürekli şikayet halindeyseniz mutlaka izleyin...

konad çakması :))

 




Bugün yeniden yazdan kalma bir hava olacağını öğrendiğim için yeni aldığım Pastel'in limon sarısı rengini denemek istedim.

Ben böyle sarı turuncu gibi tonları tek kullanmayı pek sevmiyorum gözümü yoruyor biraz :)

o yüzden üstüne Alix Avien 'den lacivertle gcocl diskleriyle desen yaptım ... Lacivert sarının üstüne gelince yeşil olduysa da o laciverttir biline :))

aslında çok başarılı bir çalışma olmasa da günü kurtardı !!! çünkü gece o saatten sonra bir daha onları silip yeni manikür yapmaya halim kalmamıştı... kurtarmak zorundaydı :))

kıyafetle iyi oldu :)) o kadar da kötü değil :( olmamalı :)

Alix avien 163 (Lacivert) 1,50 TL
Pastel 308 (sarı) 2,50 TL

gününüz bol güneşli geçsinnn

Günaydın...


(bu fotografı düzeltmeyi bir türlü başaramadığım için başınızı hafif yanan eğin :))) makinayı yan tutmuşum burada düzelmiyor :))

Sabah yeşilköyden güneşin doğuşunu izleyerek güne başlamak...

Güzel bir gün.... hayırlı cumalar...

Ömrümüze  güzel süprizler getirecek bir gün olsun...



5 Ekim 2011 Çarşamba

Bok Böceği...:))

Adamın biri bir gün bahçesinde otururken boktan top yapan bir bok böceğini görmüş, böcek pisliği ayakları ile yuvarlayarak giderken içinden şöyle geçirmiş:

"Ey Allahım! her şeyi çok güzel çok hoş yaratmışsın da, şu böceği sırf pislikle uğraşsın diye mi yarattın?"

... Aradan bir kaç ay geçmiş adam umarsız bir hastalığa yakalanmış.Derdine kimseler çare bulamamış.

En sonunda bilge bir doktor ''Bak demiş bazen bahçelerde gezen bir böcek olur ayakları ile pislik yuvarlar işte o yuvarladığı pisliklerden 40 gün boyunca aralıksız yiyeceksin" demiş.

Adam köfteyi çakmış ve 40 gün boyunca o pislikleri yemiş ve iyileşmiş.


Aradan yıllar geçmiş aynı adam gemiye binmiş ve denizin ortasında çok büyük fırtınaya yakalanmışlar. Herkes bağırıp, çağırıp, ağlaşırken bu adam bacak bacak üstüne atıp sakince çayını yudumluyomuş. En birileri dayanamamış sormuş.

- "Biz yana yakıla dua edip bağırıp çağırıyoruz sendeki bu ne rahatlık ne be adam!."

Adam şöyle cevap vermiş


'' KURBAN OLDUĞUMUN BİR KERE İŞİNE KARIŞTIM BANA KIRK GÜN BOK YEDİRDİ, İSTER YÜZDÜRÜR, İSTER BATIRIR BEN KARIŞMAM KARDEŞİM.:))