26 Aralık 2012 Çarşamba

Allah Rahmet Eylesin anlamı nedir ?



Biraz önce bir yarışmada gördüm ve amaaan canım bunu mu düşünüyorsunuz dedim.

Tabi ki " Allah sana merhamet etsin affetsin" manasındadir dedim ama internete baktığımda şoka uğradım...

Bazı şeyleri bilmeden çok ezbere mi söylüyoruz...

İnternette şoka uğramama neden olan yazı :

Arkadaşlar üniversitede hocamız tanımadığınız kişilerin arkasından "Allah rahmet eylesin" demeyin. Bu Allah'a ben ona kefilim ona rahmet göster demektir dedi. Ayrıca onun kötü yaptıklarına da kefil olmuş oluyorsunuz dedi. Bu kötü bir şeydir sakın tanımadığınız kişilerin arkasından söylemeyin. Ama şöyle söyleyebilirsiniz dedi : "Allah amelince rahmet eylesin."

Niyet mi önemli? yoksa söylediğinin anlamını gerçekten bilmek mi ?

Ayrıca kafirlerin arkasından benden af dilemeyin diye ayetlerde varken insan bir durup düşünüyor. 

Ama rahmette sadece ölünün arkasından söylenmez diyenler de var... Hatta hapşırınca bile diyorlar artık :)) 

İlginç geldiği için paylaştım benim kafam karıştı 
sizinki de karışsın azcık :))

Sevgiyle kalın...




25 Aralık 2012 Salı

Günün Şarkısı :) Oğuzhan Uğur - Soğan Ekmek




Benim tek derdim, derdim
Parasızlıktan of, of
Samanlık seyran olur derdim
Kafasızlıktan amman, amman kafasızlıktan
Parayla saadet olmaz dediler amma
Para olsa saadeti geç,
Best model bulurum vallah
Hem bu tiple hem de bu boyla
Umut fakirin ekmeği pek tabi
Hayaller bedava aşk pespembe
Romeo olmaya kasmasak mı ?
Soğan ekmekle amman, amman salça ekmekle
Öpücükle prens olan kurbağa yok
Parayla prens olan öküz çok
Meteliğe kurşun atamıyoruz biz
Kurşun alacak bile paramız yok
Mabedi banka, banka olan insan çok of, of,
Tek tomarla on beş kanka
Bulurum vallah amman, amman bulurum vallah
Kumar haramdır tövbe 
Hayat kumardır öyleyse hayat bize haramdır
Yanacağız valla Allah, Allah pişeceğiz vallah
Borç yiğidin kamçısı amcası Sabancı olan hiç yok etrafta
Varsa bikinin yaparsın birikim
Ekmek yok pasta amman amman yiyorlar vallah
Aşk çok yakar dediler usta
Aşka tüp mü taksak acaba
Eskiden dedemde nakit pek boldu
Buraları bir vakit dutluktu
Bu devirde çakallar et yer
Aslanlar aç aç dolaşıyorlar
Herkes işin kolayını bulmuş
Mis gibi takılıyorlar
Bu devirde çakallar et yer
Aslanlar aç aç dolaşıyorlar
Herkes işin kolayını bulmuş
Mis gibi takılıyorlar...

Söz: Oğuzhan Uğur
Müzik: Raffaele Piccolomini
 

24 Aralık 2012 Pazartesi

Sıkılmadan okuduğum kitaplar :)

Son zamanlarda sıkılmadan okuduğum sıkmayan kitaplar... 

Kitap Fuarına da gitmemle elimde okumam gereken baya bir stok birikti... 

Aşağıdakilerden mutlaka ama mutlaka okuyun dediğim ise AteşBöceği yolu... 

Veeee 
Blog yazarlarımıza hem destek hemde güzel vakit geçirmek için Erkek Dedikodusu - 2 :))




Erkek Dedikodusu -2 Bu gece hiç bitmesin
yine güzel yine akıcı yine eğlenceli...
Serinin 3. kitabı bir an önce çıksa da okusak :)))
TB - FrenchOje ikinize de bir kez daha tebrikler...

Arka kapak : 2011 yazının en eğlenceli romanı Erkek Dedikodusu, kaldığı yerden tüm heyecanı, eğlencesi, kahkahası ve romantizmiyle devam ediyor… İlk kitapta hasbelkader tanışıp, bu kez gerçek birer arkadaş olan kızlar iyice kaynaşmış durumda. Aralarından su sızmayan Derin ve Pera, birbirlerini yerden yere de vuracak, yalanlar da söyleyecekler. Büyüyünce kadın olmak kolay değil. 

Derin'in düğününde bekarlar masasını VIP masaya çeviren, şehrin en gözde bekarı Pera, o gece Can ile karşılaştı mı? Derin'in evliliği nasıl gidiyor? Derin, Cem'in ailesinden kabul görecek mi? Evlilik muhteşem bir şey mi yoksa hayal etmeye bile değmeyecek bir deneyim mi? İlk kitapta yalnız bıraktığımız Pera, gerçek aşkı bulabilecek mi yoksa yine gözde bekar olarak kendini mi avutacak? 

Yeni eklenen eğlenceli karakterleri ve yepyeni damat adaylarıyla Erkek Dedikodusu 2- Bu Gece Hiç Bitmesin, bu yaz tüm soruların cevaplarıyla, en yakın arkadaşınız olup başucunuza yerleşiyor.





Okurken ilk önce karışık gelse de sonra merak uyandıran sonunu merak ettiren bir roman...
Güzel kurgulanmış...

Arka Kapak : Bir cumartesi günü on bir ve on beş yaşlarında Bethany soyadlı iki kız kardeş Baltimore'daki bir alışveriş merkezinde kaybolurlar. Arkalarında tek bir iz bulunamaz. Ne kendileri ortaya çıkar, ne de cesetleri. Geriye sadece herkesin zihnini kurcalayan soru işaretleri kalır.

Otuz yıl sonra bir trafik kazasında aklını yitirmiş gibi görünen bir kadın; Bethany kardeşlerden küçüğü olduğunu iddia ediyor. Ufacık bir kanıt bile hikayesini desteklemiyor, bilinçsizce ele verdiği tüm ipuçları polisi yeni bir çıkmaza sürüklüyor: Ölüm döşeğinde tutarsız bir adam, harap olmuş bir ev ve kayıp bir mezar, yalnız o korkunç günle, uzun zaman önce parçalanmış, akıl almaz bir trajediyle dağılmış ve bu trajedinin görünüşte mükemmel bir yuvadaki çatlakları ortaya çıkardığı bir aileyle ilgili bildiği bir şey var.




Eğlenceli...
Romantik Komedi tadında...

Arka Kapak : Bella on yıl önce, çocukluk aşkı Stevie ile gizlice evlendi; o zamanlar üniversitedeysiler, yetişkincilik oynayan iki büyük çocuktular.Her şey sonradan bozulup gerçekler küt diye yüzlerine çarpınca, Bella yavaşça ayağa kalkıp Stevie'yi terk etti.Ve sır, sır olarak kaldı.
Yıllar sonra Bella, Philip ile tanıştı ve bir daha asla evlenmem yeminine karşın, ona direnemedi.Philip, kaçırılmayacak bir fırsattı.Komikti, etkileyiciydi, ilginçti ve kibar biriydi.Tek sorun, Bella'nın hala (yani kağıt üstünde) Stevie ile evli oluşuydu.Bella da ne yapsın, bu minik sorunu görmezden geldi.Ve zaten Philip'e söylemek için beklediği uygun anı da hiç yakalayamadı.Stevie'yi kaç senedir görmemişti bile, büyük ihtimalle de bir daha hiç görmeyecekti.Yalnız, günün birinde Bella'nın en yakın arkadaşı aşık oldu ve biricik sevgilisini gruba tanıttı.Da da da daaaa!
Adam Stevie'den başkası değildi.Heyhat!
Hayat bundan daha fazla karışabilir miydi?
Peki ya Bella ve Stevie birbirlerine yeniden abayı yakarsa?"


Okurken gözlerinizin dolmasını engelleyemeyeceksiniz....
Tavsiye edermiyim ?
Zaman ayırın ve okuyun derim...

Büyüme çağında başlayan farklı karakterlerde iki kız arkadaşın dostluğu... Farklı yerlere savrulan hayatlar... Ama dostluğun değeri... 



Rachel Gibson kitapları...

Eğlenceli...Aşk kokan ... Beyaz dizi tadında :))
Ayrıca kitaplarına bir seri tadı vermiş... Daha önceki krakterler diğer kitapların da da varlar :))





Yalanlar üzerine kurulu bir dünyada aşk ne kadar tutkulu yaşanır?

Esrarengiz romanlar yazan Lucy, yeni kitabında internet üzerinden tanıştığı kurbanlarını boğarak öldüren bir kadın seri katilin maceralarını yazmaya karar verir. Lucy, kahramanının neler hissettiğini anlamak için her türlü oyunu oynamaya hazırdır. Kendini seri katilin yerine koyar ve internette tanışıp buluştuğu her adama yeni bir kurban gözüyle bakar…

Lucy kitabı için araştırma yaparken, gerçek hayatta da tıpkı yazdığı hikâyeye benzer cinayetler işlenmektedir. Polis memuru Quinn de Lucy gibi katili internetten bulabileceğini düşünmektedir. Lucy ile Quinn yalanların yön verdiği bir buluşmada bir araya gelir ve kendilerini tahmin edemeyecekleri kadar tutkulu bir ilişkinin içinde bulurlar.

Quinn'e göre katil Lucy'dir; Lucy'ye göreyse Quinn seri katilin kurbanlarından biri olabilecek kadar sıradan bir tesisatçı.

Yalanlarla başlayıp tutkuyla şekillenen bu tehlikeli ve gizemli oyun acaba nasıl sona erecektir?



Sırlar Aşka Engel Mi?
Hangisi Tercih Edilmeli?
Aşk mı, Gerçek mi?

Maddie, Truly'ye sevgili ya da koca bulmak için değil, çocukluğunda kötü şeyler yaşadığı kasabaya geçmişiyle yüzleşmek için döner. Bunun için her zorluğu göze almaya hazırdır.

Mick kadınlarla arasına gerekli mesafeyi koyabilen; onların, hayatına müdahale etmesine izin vermeyen bir adamdır. Bu duruşundan hiç taviz vermez, ta ki sırları olan bir kadınla karşılaşana kadar… Onun bir gülüşü, tek bir dokunuşuyla aşk bağıra çağıra kapısına dayanır.

Fakat Mick, Maddie'yle ilgili gerçeği öğrendiğinde ikisi için hem aşk hem de hayat, içinden çıkılması güç bir hal alır… Geçmişten gelen ve her ikisini de derinden sarsan bu sır, aşklarına engel olabilecek midir?



Delaney yıllar önce terk ettiği Truly'ye üvey babasının cenazesi için geri döner. Fazla kalmak gibi bir niyeti yoktur çünkü bu küçük, dedikoducu kasaba, ona hiç iyi şeyler hatırlatmamaktadır. Üvey babasının vasiyetini de dinledikten sonra kasabadan ayrılacağını zanneden Delaney'in planları, vasiyette yer alan bir madde yüzünden tamamen bozulur. Delaney üvey babasından kalan büyük mirasın payına düşen kısmını alabilmek için bir yıl Truly'de kalmak zorundadır. 

Delaney'i bekleyen bir yıllık süre, geçmişinden gelen küçük hesapları kapatmakla uğraşacağı günlere, aşka, tutkuya ve heyecana gebedir. Bir yılın sonunda onu bekleyen sürpriz ise onu büyük bir karar vermeye itecektir.

Bu deli dolu ve romantik kitabı okurken çok eğleneceksiniz. 



Yılbaşına az kaldı :)



2013 'e sayılı günler kala biz ailece yeni bir yıla girmenin değil yeni bir hayatın o masum meleğin dünyaya gelecek olmasının planlarıyla uğraşıyoruz... 

İlk kez hala olmanın heyacanı bir yanda iş beğenmeyip  hala evde olmamdan kaynaklı bu doğuma kendimi adamış bulunmaktayım :) 

Daha önceden iki yeğen sahibi bir teyzeydim ama onların biri 18 diğeri 10 yaşında olduğundan onlar doğduğunda bende bir nevi çocuktum :)) 

Zaten o zamandan şimdiye de herşey değişmiş... Önceden özel hastane ve özel bir oda lüksken şimdi doğumlar resmen bir party havasında gerçekleşiyor:))

Demin de bahsettiğim gibi evde olduğum için neler yapabiliriz neler değişmiş neler güzel ve şık duruyor diye internet başında uzun zamanlar geçirdim :)) Aslında bu işin en kolay yanı bu işlerle uğraşan birini bulmak ve sipariş vermekmiş :))) Ama olur mu neden yapamayacakmışım bak hepimizde becerikliyiz şükür diye bu işe benim gibi balıklama atlayanlara tavsiye zor işler bunlar :))

Daha sonra resimleriyle ayrıca bir post hazırlamayı düşünüyorum... Ama neler yaptın diyorsanız ilk önce yatak odası alsanız da o minik şeyin önceleri o yatak odasında kalamacağına karar veriyor büyükler bu yüzden sepet denilen mini minnacık bir hayat kurtaran alınıyor... Burası kolay kısmı sonra o minik şeye uygun her şeyi ellerinizle yapmanız gerekiyor... İçinin minnacık yatağı,  dışının prens yada prenseslere layık süslemesi... Annem dikiş bildiği için biz bu süsleme işini tamamen ona bıraktık ki  tam bir şehzade beşiği çıkarttı ortaya :))) Bu şehzademize ne yaparım diye düşünürken yapılan bütün battaniye ve mini mini yorganlar bile beşiğe büyük gelince iş başa düştü :)) Kanaviçeden üstünde çizgi film kahramanlarının olduğu bir yorgan yaptım... Kanaviçeyi de çok kolay sanan ben iğneyle kuyu kazmak olduğunu yaparken anladım :)) Ama ortaya çıkan sonuç üzerine ve herkesin tepkisini gördüğümde iyi ki yapmışım dedim... Kanaviçe yapacaklara küçük bir uyarı eğer minicik bir yorgan için bile işleme yapmak istiyorsanız son aya bırakmayın mümkünse öğrenir öğrenmez başlayın :)) 

Sonra hastane şekerlerinden ne yapabiliriz diye araştırmalar başladı...Çeşitli fikirler ortaya çıkınca en güzel üçünden karışık yapalım dedik... Kanaviçeden küçük çikolata keseleri, tığ işi minik patikler ve hırkalar yapıldı... Badem şekerinden hiç hoşlanmayan ben tutturunca renkli çikolatalar ve tüller alındı... İsim etiketleri düzenlendi ... Bunlar birleştirildi ve ortaya yine şeker şeyler çıktı...

Araştırmalara devam ederken odanın bir party havasında olması gerektiğine karar verildi :)) Annem hala abartmayın desede olmmaaazzz diye söylenen bir ben bir de ablam vardı benden içeri :))) Kapıya süsler .. Bir tane kapının dışına isim olmalı... Nasıl yaparız keçeden yapmışlar :))) yaparmıyız olur :))) Şablon internetten emeği bizden:))

Bir de içeri asalım boş kalmasın dedik ve Eminönü havuzlu han imdadımıza yetişti... bu konuda tahtadan kapı süsleri var ki daha sonra odasına askılık haline getirebiliyorsunuz ..

Oda ikramları:))) Onlarında en güzellleri araştırıldı... Türkiye'de yeni yeni meşhur olan cake popslar yapılacak.. denendi mükemmeller :)) Cup cakeler ... şeker hamurlu butik kurabiyeler.... ev yapımı çikolatalı kurabiye fikirleri...  (bu çikolatalı kurabiyelerin patentini alabilirim hiçbir yerde yok) 

Sonuç olarak bizim minik bebişimiz yılbaşı hediyesi olarak 2 Ocak 'ta aramıza katılıyor... Tüm koşturmalarımız onadır ... Blogtan uzak kalma nedenimiz de daha doğmadan kendileridir...  

Sizlere küçük bir not sizde benim gibi bu tip şeylerle uğraşmayı seviyorsanız kendiniz yapın ama gerçekten kolay değil üstelik bizim gibi kalabalık bir aileyseniz :)) Sipariş vermek hem  daha ucuza gelebilir hemde zamanınız size kalır :)))

Resimler yakında...

Sevgiyle kalın...


26 Kasım 2012 Pazartesi

Güzel şeylerde zarar verir mi?






iyi gibi gözüken bazı şeyler bize zarar verir mi?
Aşk güzeldir ama zarar vermez mi...
Güven kaybedilirse hayat çekilmez olmaz mı.
İşte bana göre zararlı alışkanlıklarım ilk on


1- İnsanları seviyorum : Ne kadar kazık yesem de herkese güvenilmeyeceği bilsem de bir umut işte vazgeçemiyorum bu huyumdan…

2- Gülümsüyorum : Yolda tanımadığın birine gülümsediğinde ya yanlış anlıyorlar yada deli mi gibi bakıyorlar ama onlarda haklılar delilik bu zamanda belki de

3- Yardım etmeyi seviyorum : Birinin bir derdi olsa Güzin abla misali yanımda bitebilir bu duruma iyice alıştım yeni merhaba dediğim biri bile bütün dertlerini anlatmaya başlayabiliyor.. bende dinliyorum sonrasında zarar görmüşlüğüm çok olsa da bu kafa değişmiyor

4- Dinlemeyi becerebiliyorum : Bu gerçekten çok kötü bir alışkanlık fazla dikkatli dinlediğimden olsa gerek bazen yalanlar ortaya çıkıyor çoğunlukla da kişilikler kendini apaçık belli ediyor

5- Unutuyorum : çok unutkanım… ne dün giydiğiniz kazağı hatırlarım … ne de size gerçekten değer veriyorsan ne için tartıştığımızı… Unutmamak ta fayda var geri dönüşüm kutusu çok fazla dolabiliyor ve o an her şey bir anda hatırlanıyor

6- Çocukları seviyorum: bu genel olarak insanları seviyorum kavramının dışında kalıyor çocuğum olmasa da  yüzümdeki kullanma klavuzunu onlar çok iyi çözüyorlar… onlar beni nasıl kullanacağını çok iyi biliyorlar tabi ki yalnız kalmak isteyen anneleri de J

7- Yemek yapmayı seviyorum : Bunun neresi mi kötü… öyle güzel oluyorlar ki  bir de oturup yiyorum doğal afet değil bu çok çabuk kilo alıyorum

8- Çalışmayı seviyorum : Zaman zaman çıldıracak noktalara getiren baş ağrıları yapan sürekli rakamlarla ve bilgisayarla uğraştığım için yakında büyük olasılık gözlerimi bozacak olan işimi de seviyorum

9- Susuyorum : Ya çok sinirlendiğim de birinin kalbini kırmak istemediğimden yada karşımdaki kişi umutsuz vaka olduğundan susup öylece suratına bakabiliyorum Bu karşımda kişiyi iyice sinir krizine sokuyor yazık oluyor.. buradan çok sakin olduğum sonucu çıkmasın sesimi göstermek istersem kaç oktav olduğunu ölçebilirsiniz

10- Sigara kullanıyorum : çocukların ve bebeklerin yanında değil ama mutlaka kahvenin yanında mutlu olduğumda üzüldüğümde sinirlendiğimde çok zararlı biliyorum ama içiyorum

Şimdi siz bunları şaka olsun diye yazdığımı sanıyorsanız fena halde yanılırsınız…

Bana en çok ben zarar veriyorum… Bu 10 madde içinde o kadar çok hayal kırıklığı o kadar çok kalp acısı var ki…

Sevgiyle kalın…

21 Kasım 2012 Çarşamba

Unuttuğum kişi benim aslında




Uzun zaman oldu kendimi unutalı…
Senin beni kırmana üzülmeye o kadar alışmışım ki mutsuzluğu kader sanmışım
Ufak tefek sevgi kırıntılarını ise mutluluk..
Ben beni unutmuşum
neleri sevdiğimi hangi filmleri izlediğimi neler yapmaktan hoşlandığımı kendimle yalnız kalmayı unutmuşum
Seninle o kadar meşgul etmişim ki hayatımı yalnızlığı sensizlik sanmışım

Oysa ve keşkeler yer etmiş hayatıma…
Geçmişi özler olmuşum bugünü yaşamayı unutarak…
Yalnız kaldığım anlarda kitaplarla çıktığım yolculuklar yok olmuş
bir film izleyip sonra hayaller kurmayı unutmuşum
sadece merak ettiğim için tadını beğenmesem bile bir yemek yapmayı o yemeği gülerek tatmayı unutmuşum..
Bir nedeni olmadan mutlu olmayı hiç bilmediğim bir kafeye oturup insanları izlemeyi çocuklara gülümsemeyi unutmuşum…

Sürekli sorular sormuşum bu unutkanlık içinde…
neden benden uzak ?
beni sevmiyor mu?
Neden konuşamıyoruz artık ?
Neyi yanlış yapıyorum?
Nerde hata yapıyorum?
Tüm bu sorularla boğuşurken yorulmuşum…

Bugün yeni bir gün…
Unuttuğum ben isyan etti bana…
Sen değerlisin dedi…
Bırak değer vermiyorsa sevmiyorsa istemiyorsa
sadece bırak …
Sen bugün kendini hatırla
ilk önce kendini mutlu et…
ve yola devam et …


picole
21.11.2012

16 Ekim 2012 Salı

Ahh romantik erkek !!!




Uzun zamandır yazmıyordum.

Bir içine kapanış hali bir bunalım bir ruh dağınıklığı durumları yaşıyordum sanırım. Hani öyle simsiyah havalar vardır yağmur yağacak gibidir ama yağmaz gündüzdür ama karanlık gün ışığı olmaz öyle sevimsiz hissediyordum kendimi..

Bugün uyandım silkinip attım üstümden o ruh hali olarak giydiğim ekşimsi ifadeyi...

Dedim aşkıma jest yapıyım 

Sever böyle romantik sözleri şiirleri sevdaya aşık bir adamdır

aldım telefonu elime
ilk mesaj

- Bazen birini seversin çok seversin....

bekle...
bekle...

ses yok... yok dedim yazık yoğun sanırım

- Ey sevgili sen beni unutsan da bu kalp sen diye çarpar bilmez misin ?

bekle...

tık tık.. (mesaj sesim olur)

- Ne oldu oğlum sana kafanı çarpmadın dimi aşkım benim :)

benim surat anlamsız karışık bir ifadeye büründü. Kafa da alarm zilleri. Sonra tüm iyi niyetimle ya ben bu kadar mı ihmal ettim bu çocuğu ay çok ayıp bana diye yine telefonu aldım elime...

- Bir kaza olsa ve kafamı çarpsam aklımı kaçırsam beynim unutsa yüreğim hatırlamaz mı seni ?

......
......

dedim şimdi güzel birşeyler geliyor... Romantiktir benim sevgilim....

tık tık... (artık ne olduğunu biliyorsunuz)

- Korkmaya başladım ben :s

hadi canım... 
Benim canım sevgilim ne zaman bu kadar değişti...ne oldu ona...kim içindeki çocuğu aşık delikanlıyı öldürdü.. katil kim ?  

Ama tabi o arada baktım bende de mumlar söndü müzik sustu gördüğüm etraftaki pembelikler kayboldu.. telefonun mesaj hanesine bakıp bakıp ..

- Bizim arka bahçede bir erik ağacı vardı ne güzel çiçek açardı sonra bir gün kurudu kestiler onu ... yazdım

hala anlamını düşünüyor olmalı ki cevap vermedi...

Ah o ellerinde çiçekler taşıyan erkekler.... (ki size önceleri yaptığı güzel jestleri burada yakında anlatırım)

o çiçekleri soldurduğunuz da aslınıza dönüp kuruyor ve sobaya atmalık odun oluyorsunuz...

bir de kadınlar ne ister diyorsunuz ya...
işte orda film bitiyor...


ps: İngiltere' de yapılan bir araştırmada erkeklerin en romantik oldukları yaşın 50-55 yaş arası olduğu saptan mış...  Zaten azgın teke dönemlerine denk geliyor hadi bir de burdan buyrun...


Sıla - İmkansız



Sıla - Joker

mükemmel ses
mükemmel yorum






Batık bir gemi, ay gök sakin
Gün suskun, biz sakin
Çare yoksa, senin yüzünden
Sarındık güya bembeyaz
Karanlık hayatın o perçemi
Kaçaksak, benim yüzümden

Varlığı belirsizin
Anlaşılır mı yokluğu
Hangi dil anlatmaya yetkin yeterince sonsuzu

İmkânsız, inanmam
Yalvarırım, dayanmam
Can bu yıkık, kırık dökük
Yapma, olmaz

Senle ben sadeceyiz
Nihayet arbedeyiz
Üveysek hiç konuşma

Ah, benim deli goncam
Ufku yetim kara gecem
Dengim benim, dengesizim

Varlığı belirsizin
Anlaşılır mı yokluğu
Hangi dil anlatmaya yetkin
Yeterince sonsuzu

İmkânsız, inanmam
Yalvarırım, dayanmam
Can bu yıkık, kırık dökük
Yapma, olmaz


8 Haziran 2012 Cuma

Günün şarkısı :)) olur olur....

Ozan Çolakoğlu yeni albümü ...
ilk fırsatta dinlemeniz tavsiyedir...
Tarkan
Sezen Aksu
Yalın
Sertap Erener
Gülşen
Göksel
Ajda Pekkan.....







Bi cesaret geliver yanıma 
Öyle bir anda olur olur 
Olur mu olur
Korkunun ecele faydası eğer aşksa
Olur olur güzel de olur
Süslemeden düşünmeden
Kalpten dudağa öyle saf
Akla hiç değmeden
Asaletin kabul yine sende dursun
Varsa sen yoksa sen bir adım gelebilsen
Yazarım söylerim nasıl bir son istersen
Buzlarım çözülür gül yüzünü göstersen
Aşkı bir dinlesen

11 Mayıs 2012 Cuma

Terbiyesizim :))))

Günün şarkısı...
Bu yaz bu şarkıyla eğleneceğim  sanırım :)))
Şarkı da klipte eğlenceli...
Yaz gel artıııık :))





Kaç senedir hiç yok tadım

Dolmuyor yerin ah be kadın
Yüz sene geçse nolur yani
Yine özliycem illaki
Bin sene geçse nolur yani
Seni özliycem illa ki ki kiki,



Artık ondan hayır yok sana
Etrafında fazla dolaşma
Artık ondan hayır yok sana
Etrafında fazla dolaşma
Dolaşsan da nolacak yani
Zerre kadar sevmiyor seni
Dolaşsan da nolacak yani
Karakterli ol uza hadi di di diidii



Ama özledim biliyorum pek karaktersizim
Yine de özledim her yüzde onu arıyor gözlerim



Ya sevgilisi aşkı olmuşsa nişanlanmışsa ya evlenmişse


Banane özledim, anlıyorum ben terbiyesizim
Kime ne özledim, keşke son bir kez daha görseydim



Onca yıl geçmiş seni hatırlamaz, İçindeki özlem onu bağlamaz


Ama Çok Özledim...!


Tek birikimin aşk aşkısı, Öpüyor onu başkası
Öpmeyip de napacak yani, konuşturma beni ablası sı sı sısıı



Ama çok özledim biliyorum pek karaktersizim
Yinede özledim her yüzde onu arıyor gözlerim



Onca yıl geçmiş seni hatırlamaz, İçindeki özlem onu bağlamaz


Banane özledim anlıyorum ben terbiyesizim
Kimene özledim her yüzde onu arıyor gözlerim



Ya sevgilisi aşkı olmuşsa nişanlanmışsa ya evlenmişse


Banane özledim anlıyorum ben terbiyesizim
Kimene özledim her yüzde onu arıyor gözlerim

10 Mayıs 2012 Perşembe

Beni Unutma...



IMDb Puanı: 5.6

Tür: Dram, Romantik



Süre: 100 dakika




Yönetmen: Özer Kızıltan




Oyuncular: Mert Fırat, Kenan Ece, Ünal Silver, Aliye Uzunatağan, Açelya Yılhan, Tuba Ünsal




Senaryo: Burak Göral



Takva'nın ödüllü yönetmeni Özer Kızıltan'ın yönetmenliğini yaptığı filmin baş rollerini Başka Dilde Aşk ve Atlıkarınca filmlerindeki rolleriyle sivrilen Mert Fırat ve ilk oyunculuk deneyimiyle göz dolduran Açelya Devrim Yılhan paylaşıyor....



Filmin Konusu: 

Olcay ve Sinan... İkisi de genç, ikisi de henüz bekar ama ikisi de aşka ve gerçek sevgiye olan inançlarını kaybetmiş insanlardır. 
Olcay (Açelya Devrim Yılhan) sevgilisi Hakan'ın (Kenan Ece) kendisini aldattığını öğrenir; Sinan (Mert Fırat) ise ani bir kararla nişanlısı Ebru'dan (Tuba Ünsal) ayrılır. 
İki yaralı kalp tanıştıktan sonra hiç planlamadıkları biçimde birbirlerinden etkilenir ve duygusal bir ilişkiye girerler. 
Fakat Sinan’ın eski nişanlısı Ebru'nun, genç adamdan vazgeçmeye niyeti yoktur. Olcay ve Sinan'ın arasındaki taze ilişkiye bir süre sonra eski beraberliklerinin gölgesi düşecektir. Olcay’ın bazı tuhaf davranışları da aralarındaki duyguların sorgulanmasına neden olacaktır... 
Picole ne der kısmına gelirsek;

Bu filmi mutlaka ama mutlaka izleyin.. 
Mert Fırat bana göre senaryo seçmekte oldukça başarılı... 
Başka dilde Aşk'ta hayran kaldığım bir isim olmam filmi izlememde büyük etkendi ... 
Şimdi de diyorum ki iyi ki izlemişim... 
Ama bayanlar size uyarı ne kadar duygusal değilim deseniz de bu filmde bazı yerlerde gözlerinizin dolmasına engel olamayacaksınız...
Film de çok ayrıntılara girip te büyüsünü bozmak niyetinde değilim ama son sahne mükemmel !!! ve çok duygusal !!! 



Bu film bana aynı ismi taşıyan ve son sahnede beni vuran başka bir beni unutmayı aklıma getirdi. 
Sadece isim benzerliği yani  konuyla pek alakası yok ama o da iyi bir filmdi ... 
Alacakaranlık'ın yıldız vampirinin oynadığı Beni unutma' yı izlemediyseniz onu da film listenize ekleyin derim...


Mutlu günler....